Şebnem Ferah 24 Temmuz İstanbul Konseri İncelemesi

Tarih : 26/ 07/ 2010

24 Temmuz İstanbul Konseri – Fanta Gençlik Festivali

Sabah 12 civarı, soluğu en yakın Migros’ta aldım. Bu şansı son anda elde ettiğim için, davetiyemi de sona bırakmıştım. Görevli davetiyeyi uzatınca, yüzümde boydaaan boya bir gülümseme, terk-i diyar eyledim.

Kapı açılış 16.00, konserlerin başlangıcı 19.00 gözüküyor. Ufak saat hesaplamaları, hazırlık süresi planlamaları.

Saat 20.00 gibi arkadaşla buluşmayı planladığımızdan, Beşiktaş yollarında vakit öldürüyorum. O sırada bir tanıdığımı görüyorum. Laf lafı açıyor, konu konserlere geliyor ve çıkartıyor çantasından 3 tane festival davetiyesi.

Derken vakit yaklaşıyor 8′e. Ufaktan yola koyulmalıyım artık. Önce duraklara ilerledim fakat yok trafik felç. Bu böyle olmayacak, tabanwayı kullanayım en iyisi deyip, yanımdaki arkadaştan ayrıldım.

Ortalık mahşer yeri mübarek. Araç trafiği bir yana, yaya trafiği diğer yana. Yol boyu sadece 2 adet toplu taşıma aracı çarptı gözüme, kararımla gurur duydum.

Heyecandan olsa gerek yaklaşık 15-20 dakikada almışım o yolu. Kuruçeşme önü olabildiğince karışık. Bilet satanlar, arkadaşını kaybetmiş bulmaya çalışanlar, güvenliğe dert anlatmaya uğraşanlar…

Arka otoparkının olduğu kapıya yöneldim, karşıya geçeyim derken simsiyah bir araç ilişti gözüme: Direksiyonda Aykan İlkan. Ben bakıyorum, o bakıyor. Şaşkınlıkla bakıyorum, önce tanıma, sonra hayret, sonra hayranlık evrelerinde olmak üzere. Ah evet, bir mutluluk da buradan dolup taşırdım içime.

Arkadaşı bekliyorum, bekliyorum. Sahnede DJ’in insanları coşturuyor. Derken, adamın teki yanaşıyor yamacıma,

” Bilet ister misin? ”

” Sağol amca, bende 4tane var zaten. ”

” Oo, tamam o zaman. ”

Uzaklaşıyor, ben beklemeye devam ediyorum. Sonra yeniden sırıtkan bir şekilde yaklaşıyor,

” Hangisi daha iyi, çıkacaklardan? TNK falan mı? ” Şöyle bir bakıyorum TNK filan, kulaktan dolma genel kültür tavan yapmış,

” Bana sorarsan Şebnem derim amca.”

” Kaç gibi çıkar o, en son mu?”

” Tabii amca.”

Düşünceli bir vaziyette ayrılıyor yanımdan derken yeniden yanımda buluyorum adamı.

” Bu sefer pek kimse almıyor bilet, herkeste var. Zaten bedavaya satıyoruz neredeyse. ”

” Ee amca normaldir, kapak toplayan ulaşıyor zaten davetiyelere. ”

Hak veriyor, sonrasında ekliyor,

” Ver sendekileri de, değerlendirelim. ”

Gülüyorum uzun uzun,

” Sağol amca, ben kendim değerlendireceğim onları zaten. ”

Sinsi bir gülüşle cevap verip çekip gidiyor yanımdan.

Arkadaşım trafiğe takılmış yollarda, bense hala beklemedeyim. O sırada yoldan geçen biriyle haklı bir sinirle laf dalaşına girdim. Sıcağın stresini çocuk üzerinde atıp, yola koyuldum.

Neyse, sonunda trafikten kurtulan arkadaşımla ana kapı önünde buluşmayı başardım. Lakin, arkasında da benim az önce kavga ettiğim çocuk. Soran gözlerle bakarken, arkadaş fazla biletlerden birini istedi, çocuğa verecekmiş. Bir yandan gülüp, diğer yandan çocuğa sataştım. Çocuk tam hatırlayamadı olayı tabii, savunmalarda. Güldük, ettik neyse ana kapıdaki görevliye yanaştık. Meğer ki, arkadaşımın içeriden tanıdığına ulaşması sonucu, içeriye tam anlamıyla “davetli” girecekmişiz. Adımızı verip, festival alanına adımımızı attık.

Olabildiğince turuncu ve olabildiğince güzel bir ortam. Teşekkür etmek üzere arkadaşının yanına gitmeye karar verdik. Öğrendik ki kulisteymiş. Bendeki tavanlarda gezinen heyecan, içimden fırlayıp dört nala koştu o sıra. Sora sora bulduk kulisi, tam girer gibi niyetlenirken arkadaşı çıktı, Şebnem içeride değilmiş onun haberini verdi.

Neyse, teşekkür alışverişinden sonra, bizi kenardaki yüksek bir alana yönlendirdi.

O sırada sahnede Ceza var. İtiraf etmeliyim, sahneye koydurduğu boydan büyük bembeyaz C, E, Z, A harfleri göz dolduruyordu. Takdir ettim lakin onun dışında bir esprisi yok.

Neyse, kat girişinde kolumuza bileklik takılıyor, birden VIP mertebesine ulaşıyoruz. Etkilenmemek elde mi? Konser vaktiyle hayalken, şimdi VIP olmuşum geziyorum.

Ceza sahneden inene kadar ortada takıldık. Hizmette sınır yok, muhabbet derin. Bir ara Ayben çıktı – indi. Derken Ceza, kendisi için gelmeyenlerine, seviyesine uygun bir laf etti orda. Bir yandan köpürürken bir yandan inişini dört gözle bekliyorum.

Ceza en çok seyirci toplayanmış, TNK en iyi çıkış yapan ve Şebo da istek sanatçıymış. Bu da festival hakkında öğrendiğim küçük bir bilgi.

Neyse saat 21.30 gibi Ceza selamlayıp dinleyenlerini, çıkıp gitti. VIP.de birkaç masa boşaldı, en yakına göz koymuşuz zaten, kaptık hemen. Evet, koskoca Şebnem Ferah konserinde, otururken dinledim müziğini. Öylesi de ayrı bir tattı zira.

Saat 21.50. Alana göz atıyorum, tıklım tıklım dolu. Bulunduğumuz loca da dolup taşmak üzere. Derken kalp atışları doldurdu her yanı. Şebnem’in habercisi. Heyecan, heyecan, heyecan… Lazer gösterileri, kalp atışları, Aykan’ın davul ritmleri… Heyecan, heyecan, heyecan…

O sırada gökyüzüne takılıyor gözüm, böylesi harika bir gece olamaz. Dolunayın güzelliği üzerimize yağıyor. O sıra aklımdan “ Ay ışığına vuruldum beeen… “ diye geçiriyorum. Keşke diyorum, keşke söylese…

Veee, başlıyor Merhaba ile. Ahh o ne güzellik, o ne endam. Görsel showlar, atılan çığlıklar. Yine tek bir ağız eşlik ediyoruz.

Ardından, yeni albümün ilk klip parçası Yalnız ile devam ediyor. Daha sonra Serdar Barçın’ın flüt ziyafetiyle İnsanlık geliyor. Tabii Buket-Şebnem-Aykan 3lü davul şöleni burada da hayat buluyor. Her zamanki gibi güzel bir performans sergiliyorlar. Şarkıya geçişte Buket’in elindeki bagetleri arkaya doğru fırlatıp gitarını alışı gözüme çarpıyor. Müthişti, evet.

Vee bir albüm öncesine gidiyor Şebnem. Çakıl Taşları, Can Kırıkları, Delgeç… Delgeç’teki “AAAAREEEEENAAAAAAAAAAAAAA” diye bağırışı yine tüylerimi diken diken ediyor.

Ardından biraz daha eskilere uzanıyoruz.

Ben Şarkımı Söylerken…

” Bir yanım seni halaa düşünüyooor, bir yanım sana fenaa kızgıın. Yalnız sen ve ben biliyoruz olanlarıııı, unutturamazsınnnn… ”

Mayın Tarlası…

” …Sonuna kadar aşk yaa, yanımdasın sanmışımmm… ”

Vee, vee, veee İyi-Kötü (Dans Pisti)… Yaşayarak eşlik ettik. :) )

” …Neden böyle olmuşuuz, nerelerdee kaybolmuşuz… Aklımdaki soruların hepsiniii soracaktıııım…”

Gözlerimin Etrafındaki Çizgiler…

” Ben Leylaaaa olmuşum kimin umrunda, Mecnun çoktan gitmişkeeeen.. Bu nee garip bir yangındı böyle, sen söndün ben yanaaaar ikeeeeeeeeeen..”

Sigara…

” Beeeeen sigara dumanın altındaaaa yana yana yana küüüüüül olmuşuuuuuuuum !!! ”

Sil Baştan…

” Sankiii bugün son günmüş gibiiii, dolu dolu yaşamak istiyorum ben.. ”

Sonunda Serdar Barçın bir kez daha konuşturdu flütünü. Ama yok öyle bir performans, şekilden şekile girdi, fakat olağanüstüydü.

Yağmurlar…

” Erkeğim sen gül, vazgeçtim rüyalardaaaaaaaaaan..”

Arka arkaya sıralayınca böylesi duygulu parçaları, kimde hâl kalır?

Neyse ki ardından gelen parça en sevdiğimdi. FIRTINA. Bir saniye yerimde durmadan eşlik ettim, kendimden geçtim. Hep söylüyorum, yine derim; hani olur ya farz-ı misâl, Şebnem’le düet yapma şansım olsaydı seçeceğim ilk parça bu olurdu. Öylesine seviyorum.

” Kendimee rağmen durmaaaam !!!! Basaaaar gideriiiiiiiim !!!!!!! ”

Saatler ilerledikçe sona yaklaştığımızın sinyallerini de veriyor biricik kraliçem. Sırada, ikinci klip parçası Eski var. Ekranda görülen büyük sanatçılara alkışlar kopuyor, yine. Kemal Sunal, Münir Özkul, Barış Manço, Cem Karaca, Yıldız Kenter, Mevlanâ ve daha niceleri…

Benim Adım Orman diyor. Performansı yine göz dolduruyor.

Vee vee son parçaya geliyoruz, “Bu Aşk Fazla Sana”. Konfetiler eşliğinde – o havada öyle güzel ışıldıyorlardı ki – yine içten, yine yaşayarak, yine avazımızın çıktığı kadar bağırarak eşlik ediyoruz parçaya.

Ve saat 23.45. Şebnem söz alıyor. Çok mutlu olduğundan, en güzel geceyi orada yaşadığından bahsediyor. “ İnsanın evinde olması gibi yokmuş. “ diyor ve konseri bitirmek zorunda olduğunu açıklıyor. “ Sizin gibi pırıl pırıl gençlerin müzik dinleme hakkını engelliyorlar, bu doğru bir şey mi? “ diye soruyor bizlere. Aldığı her “ Hayır ! “ cevabı sonrası bir ” Duyamadım ” deyişi vardı ki, dillere destan dillere !

“Ben dediğinizi duydum ama başkalarının duyması için yapıyorum” dedi. Sizin de yapabileceğiniz bir şey var. Yaşamak istediğimiz her şeyi biz yaratıyoruz, o yüzden fikirlerimizi söyleyebilmeliyiz.” diyerek durumun vahametine değiniyor.

Teker teker grup üyelerini alkışladıktan sonra, yine sahnenin ortasına gelip toplu hâlde bizleri selamladılar. Bu noktada sevgili Ozan abinin saçlarının dansına değinmeden edemeyeceğim.

Her biri, ama her birinin performansı olağanüstüydü. Zaten üzerinde tartışılacak bir konu bile değil. Kaldı ki Buket, Aykan. Hepsinde aynı heyecan, aynı pozitif enerji ve aynı müthiş performans.

Ne biz istedik oradan ayrılmayı, ne de onlar.

El mahkum, konser alanını 23.59da terk ettik. Kurallara uyduk, yasak çiğnemedik, evet. :)

Kulaklarımda Şebnem’in o müthiş sesi, kalbimde sevgisi, aklımda gecenin o eşsiz güzelliği ve yanımda anılarımla eve dönmek zorunda olsam da, müthişti müthiş… :) )

Şebnem’in dediği gibi, benim o zamanı yaşayabilmeme vesile olan herkese en içten teşekkür ediyorum.. Dedim ya, ne kadar söylesem az… Az işte, ama elimden başka ne gelir ki?




Yazı: Özgenur Acun
Fotoğraflar: Deniz enül

www.sebokolik.com’a ait özel inceleme yazısıdır.


Bookmark and Share

Yorumla

Yorumla

Bu konu hakkındaki yorumunuzu buraya yazabilirsiniz.